Bitmeyen Beste / 2019 Ekim
Download and listen anywhere
Download your favorite episodes and enjoy them, wherever you are! Sign up or log in now to access offline listening.
Description
Gecenin sessizliği her yeri kaplamıştı. Meriç nehri, üstüne karabasan gibi çöken karanlıktan silkinip kurtulmak istercesine şahlanarak akıyordu. Telaşlı ve endişeli insanların sesleri geliyordu yer yer uzaklardan. Meriç nehrine doğru yaklaşan...
show moreMeriç nehri, üstüne karabasan gibi
çöken karanlıktan silkinip kurtulmak istercesine şahlanarak akıyordu. Telaşlı ve endişeli insanların sesleri geliyordu yer yer uzaklardan. Meriç nehrine doğru
yaklaşan bu insanlar herhalde onun koyduğu
sınırı, onun karanlıktan silkinişi gibi aşıp geçmek istiyorlardı. Yanıp sönen ateş böceklerini
hatırlatan cep telefonlarından başka bir ışık
yoktu çevrede.
Sesler yaklaştı ve Meriç kıyısında daha da
belirgin hale geldi. Bunlar şişme bir bot ile bu
coşkun nehri geçmeye gelmiş insanlardı. Belki
de Meriç gibi, zulmetlerden kurtulmaya çalışan
insanlar…
Meriç’in üstüne gece karanlığı nasıl çökmüşse, vatanın, milletin üstüne de öyle bir zulmet
çökmüştü. Hürriyet ve adalet ra�lara kaldırılmış, �ikirler zincire vurulmuş, duygular, pranga mahkûmu gibi haset ve kıskançlıktan dolayı
zindanlara tıkılmıştı.
Onlar nasıl Meriç gibi silkinmesinler, nasıl
bu esaret bağlarını koparıp atmasınlardı? Özlerinde nur denizleri bulunan bu insanlar, bu nur
denizinden kalem ve soluklarına çektikleri aydınlık huzmeleriyle dünyanın dört bir tarafında, başkalarının gönül atlaslarına mutluluk güneşi, huzur yıldızı ve umut ayını örmek, nakış
nakış dokumak istiyorlardı. Geceyi iyi bilirdi
onlar. Karanlıkta kalmak kadar zor bir şey yoktu. İşte başka gönüllerdeki bu nefes aldırmayan
elemi ve ızdırabı dindirmek, zulmetin korkusundan perişan olmuş insanlığı bu zalim küfür
ve ilhat pençesinden kurtarmak içindi bu gece
yolculuğu, hürriyete kanatlanma, çileli hicret,
mukaddes göç…
Meriç, Rila dağından çıkmış, Maritsa isminden sıyrılmış, Evros adından istifa etmiş,
Ege’nin Saroz körfezine doğru çatallanıp dökülmek için her zaman olduğu gibi namına layık
bir şekilde akıyordu coşkun sularıyla. Siyah bir
yaban atının şahlanışını hatırlatıyordu onun bu
geceki durumu. Ağzından beyaz köpükler saçan bir yaban atı…
İşte bu gün dokuz kişinin bulunduğu bu
botta, beş ferdiyle Akçabay ailesi vardı. Bota
binerlerken endişe ve sevinç dolu bakışlar dikkatten kaçmıyordu. Yüzler bir umut ışığıyla aydınlanıyor ve bir korku gölgesiyle kırış kırış hüzünlü hal alıyordu. Bota ilk binen boylu poslu,
kumral tenli, saçları koyu sarı, renkli gözlü, iri
burnuyla vakur bir aslan çehresini hatırlatan,
dolgun yüzlü Murat bey oldu. Sonra babasının
elinden tuttuğu ince kumral çehreli, koyu sarı
saçları başın sağ üst ucunda kudretten burmalı, yedi yaşında Ahmet Esat. Ardından abisine
göre yüzü daha geniş, ama burnu daha küçük
ve sevimli, kumral saçlarını ortadan ayıracak
kadar olgunluğa özenen, sarışına yakın beyaz
çehreli beş yaşındaki Mesut. Onların ardından
da eşinin yardımıyla bota binen karakaşlı, kara
gözlü, iri gözlük camlarının ardında umut dolu
bakışları dikkati çeken, değirmi çehreli, hanım
hanımcık bir kadın olan Hatice öğretmen. Onun
kucağında ise abilerine nazaran daha yuvarlak
çehreli ve iri gözlü, düz koyu sarı saçları olan
bir yaşındaki mis kokulu, nur topu bebek Bekir
Aras…
Yolcular tamam olunca bot hareket etti. Gecenin zi�iri karanlığında Meriç’in köpüklü sularında ellerde cılız meşale ışıklarını hatırlatan
cep telefonlarının aydınlığında ilerlemeye başladılar…
ecenin sessizliği her yeri kaplamıştı.
Meriç nehri, üstüne karabasan gibi
çöken karanlıktan silkinip kurtulmak istercesine şahlanarak akıyordu. Telaşlı ve endişeli insanların sesleri gelir.
Information
Author | Çağlayan Dergisi |
Organization | Çağlayan Dergisi |
Website | - |
Tags |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company