Tekvini Kanunlar / 2019 Şubat
Download and listen anywhere
Download your favorite episodes and enjoy them, wherever you are! Sign up or log in now to access offline listening.
Description
“Tefekkuh, işin özünü kavrama, illet-malûl, sebep-netice arasındaki münasebeti görme, kozaliteye göre düşünme demektir. Mülâhazalarını günübirlikçiliğe bağlayanlar, küllî bakıp, küllî düşünemeyenler, küll-cüz’, yani bütün- parça arası gidip gelmesini bilemeyenler, neticeyi de...
show moresebep-netice arasındaki münasebeti görme,
kozaliteye göre düşünme demektir. Mülâhazalarını
günübirlikçiliğe bağlayanlar, küllî bakıp,
küllî düşünemeyenler, küll-cüz’, yani bütün-
parça arası gidip gelmesini bilemeyenler,
neticeyi de göremezler.
Kur’an-ı Kerim’de tefekkuhun yanı sıra, teakkul,
tefekkür gibi kelimeler de geçer. Teakkul,
aklı kullanma demektir. Kur’an-ı Kerim’de,
felsefedeki gibi, başlı başına bir fakülte, âtıl bir
latîfe olarak akla yer verilmez. Akıl, hep fiil olarak
kullanılır. Tefekkür ise, bilme, bildiğini bilme
ve bir de bilgiyi kullanma gibi üç buudlu bir
faaliyettir. Tefekkürî bir bakış, aynı zamanda
tecessüsî bir bakıştır. Bunun zirvesi ise, te’vîl-i
ehâdîstir. Te’vîl-i ehâdîs, sadece rüya yorumu
demek değildir. Hayatını şuurla yaşayan, her
hadiseye sebep-netice çerçevesinde bakabilen,
her şeyden bir manâ çıkarmasını bilen ilhama
açık ruhlar, te’vil-i ehâdîsin üveykleridirler.
Batı düşüncesinde tarihe ve hadiselere tek
yönlü bir akış olarak bakılır; su akıp gittiği için,
bir ırmakta ikinci defa yıkanılmaz denilir. Hadiseler
akıp gitmektedir. Fakat ayniyete yakın
bir misliyet içinde akıp gitmektedir. Bu bakımdan,
her hadisenin bir de perde gerisi, hikmeti,
birbiriyle münasebeti, sebep ve neticesi vardır.
Meselâ, şu masada, kim nereye oturuyor, nasıl
davranıyor, sürahiler, termoslar nasıl diziliyor,
bunları tefahhus ve tecessüsle gözleyen, hayatını
duyarak yaşayan bir insan, bir-kaç günlük
bir müşahedeyle, bunlardan bile yanıltmayacak
manâlar çıkarabilir ve kesin denebilecek
neticelere varabilir. Bu da bir çeşit firâsettir.”
Resûlü Ekrem’den (sallallâhu aleyhi ve sellem)
mealen şöyle bir hadis-i şerif rivayet ediliyor:
“Müminin ferasetinden sakının! Çünkü o Allah’ın
nuruyla bakar.”
Konumuzla alakalı başka bir hatıra şu şekilde:
Vücutta D vitamininin üretilebilmesi için güneş
ışınlarına doğrudan maruz kalmak lazımdır.
Bir camın arkasında saatlerce güneşte kalsanız
bile vücutta D vitamini üretilemez. Öte yandan,
kışın bile sadece yüzünüz doğrudan güneş ışınlarına
maruz kalsa, D vitamini üretilir. Özellikle
osteoporoz denilen kemik erimesi yaşamamak
için bu önemlidir. Bu meseleyi kendisine kısaca
anlattıktan sonra, “Kısa süreli de olsa, bahçeye
çıkarsanız, kemikler için faydalı olur. Osteoporozun
engellenmesi adına bir tedbir olur” demiştim.
Information
Author | Çağlayan Dergisi |
Organization | Çağlayan Dergisi |
Website | - |
Tags |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company
Comments