Kebabs and Collisions: An Istanbul Encounter
Download and listen anywhere
Download your favorite episodes and enjoy them, wherever you are! Sign up or log in now to access offline listening.
Kebabs and Collisions: An Istanbul Encounter
This is an automatically generated transcript. Please note that complete accuracy is not guaranteed.
Chapters
Description
Fluent Fiction - Turkish: Kebabs and Collisions: An Istanbul Encounter Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/kebabs-and-collisions-an-istanbul-encounter/ Story Transcript: Tr: İstanbul'un kalbinde, her köşesinde tarih fısıldayan Kapalıçarşı'nın...
show moreFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/kebabs-and-collisions-an-istanbul-encounter
Story Transcript:
Tr: İstanbul'un kalbinde, her köşesinde tarih fısıldayan Kapalıçarşı'nın renkli koridorlarında Ayşe ve Mehmet adında iki yabancının yolları kesişmek üzereydi.
En: In the heart of Istanbul, in every corner of the Grand Bazaar where history whispers, the paths of two strangers, Ayşe and Mehmet, were about to cross.
Tr: Ayşe, dükkan dükkan dolaşırken gözüne kestirdiği mavi boncuklu bileziği almaya karar vermişti.
En: Ayşe had decided to buy a blue-beaded bracelet she had set her eyes on while wandering through the colorful corridors of the bazaar.
Tr: Havanın da güzel olmasını fırsat bilip, dükkanın önündeki kebapçıdan bir dürüm kebap alıp lezzetine varmak istemişti.
En: She also wanted to seize the opportunity of the beautiful weather and taste the delicious flavors by getting a dürüm kebab from the kebab restaurant in front of the shop.
Tr: Mehmet ise İstanbul gezisinde doğup büyüdüğü bu tarihi pazar yerine her gelişinde çocukluğunu hatırlar, oyunlar oynadığı daracık sokaklara, koşuşturduğu esnaf dostlarının yanına mutlaka uğrardı.
En: Mehmet, on the other hand, would reminisce about his childhood every time he visited this historical market where he was born and raised.
Tr:
En: He would always stop by the narrow streets where he used to play games and visit the bustling tradesmen friends.
Tr: O gün de Kapalıçarşı'nın geleneksel lezzetlerinden kebap yemeye karar vermişti.
En: On that day, he had decided to taste the traditional flavors of the Grand Bazaar and eat kebab.
Tr: Koridorlar yavaş yavaş kalabalıklaşıyordu.
En: The corridors were slowly getting crowded.
Tr: İnsanlar, alışverişin ve pazarlığın telaşında adım atacak yer bulmakta zorlanıyordu.
En: People struggled to find space to take a step amidst the hustle and bustle of shopping and bargaining.
Tr: Ayşe, az ilerideki takı dükkanına doğru ilerlerken, Mehmet de dalgın dalgın yediği kebabın tadını çıkarıyordu.
En: As Ayşe headed towards the jewelry shop a little further ahead, Mehmet was leisurely savoring the kebab he was eating.
Tr: Bir anlık dikkatsizlikle ve büyük bir tesadüf eseri, ikili tam da Kapalıçarşı'nın en kalabalık köşesinde çarpıştı.
En: With a moment of carelessness and a stroke of great coincidence, the two collided right at the busiest corner of the Grand Bazaar.
Tr: Bu çarpışma, ne Ayşe'nin ne de Mehmet'in tahmin edebileceği bir kargaşaya yol açtı.
En: This collision led to a commotion that neither Ayşe nor Mehmet could have predicted.
Tr: Ayşe'nin elindeki dürüm, havada bir takla atarak Mehmet'in neye uğradığını şaşırmasına neden oldu.
En: Ayşe's dürüm took a somersault in the air, causing Mehmet to be taken aback.
Tr: Mehmet'in elindeki kebap da aynı kaderi paylaşmış ve yerde bir komedi filmi sahnesini aratmayacak şekilde bir kebap halısı oluşturmuştu.
En: The same fate befell Mehmet's kebab, turning the ground into a scene resembling a comedy film.
Tr: Herkes durup olan biteni izlerken, Ayşe ve Mehmet şaşkınlık içinde birbirlerine baktı.
En: As everyone paused to watch what was happening, Ayşe and Mehmet looked at each other in surprise.
Tr: O anki manzara o kadar komikti ki, ikisi de kahkahalar atmaktan kendini alamadı.
En: The sight was so comical that they couldn't help bursting into laughter.
Tr: Kebaplar yerde, soslar ayakkabılara bulaşmış, domatesler ise bir yandan bir yandaydı.
En: The kebabs were on the ground, the sauces had splattered onto their shoes, and the tomatoes were rolling all over the place.
Tr: Bu gülünç durum, iki yabancıyı bir anda samimi bir sohbetin içine çekti.
En: This ludicrous situation suddenly drew the attention of the two strangers into a friendly conversation.
Tr: Mehmet, Ayşe'ye kebabını telafi etmek için yeni bir dürüm almayı teklif etti ve o da kabul etti.
En: Mehmet offered to get a new dürüm to make up for Ayşe's kebab, and she accepted.
Tr: Birlikte kebapçıya giderken, Kapalıçarşı'nın bu eski ve dar sokakları onları eski dostlar gibi yakınlaştırıyordu.
En: As they went to the kebab restaurant together, the narrow and ancient streets of the Grand Bazaar were bringing them closer like old friends.
Tr: Yeni dürümleriyle tekrar kebaplarını yerken, gülüşmeler eşliğinde tanışıp kaynaştılar.
En: As they enjoyed their new dürüms again, they laughed and got to know each other.
Tr: Bu ilginç çarpışma anı, onlar için unutulmaz bir anı ve yeni bir arkadaşlık başlangıcı oldu.
En: This unusual collision moment became an unforgettable memory and marked the beginning of a new friendship.
Tr: Güneş Kapalıçarşı'nın üzerine veda ederken, Ayşe ile Mehmet'in yüzlerinde memnuniyetin ve neşenin izleri vardı.
En: As the sun bid farewell to the Grand Bazaar, there were traces of joy and contentment on the faces of Ayşe and Mehmet.
Tr: Kebaplar yere düşmüş olsa da, yeni bir dostluk Kapalıçarşı'nın kalabalığında yeşermişti.
En: Despite the kebabs falling to the ground, a new friendship had blossomed amidst the crowds of the Grand Bazaar.
Vocabulary Words:
- In: İstanbul'un
- heart: Kalbinde
- corner: Köşesinde
- whispers: Fısıldayan
- paths: Yolları
- strangers: Yabancıların
- decided: Karar vermişti
- bracelet: Bilezik
- wandering: Dolaşırken
- colorful: Renkli
- corridors: Koridorlarında
- seize: Fırsat bilip
- opportunity: Fırsatını
- delicious: Lezzetli
- flavors: Lezzetler
- dürüm: Telafi etmek
- kebab: Kebap
- restaurant: Kebapçı
- front: Dükkanın önünde
- shop: Dükkan
- childhood: Çocukluğunu
- visiting: Uğrardı
- narrow: Daracık
- streets: Sokaklara
- games: Oyunlar
- bustling: Koşuşturduğu
- tradesmen: Esnaf
- collision: Çarpışma
- commotion: Kargaşa
- predicted: Tahmin edebileceği
Information
Author | FluentFiction.org |
Organization | Kameron Kilchrist |
Website | www.fluentfiction.org |
Tags |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company
Comments