Transcribed

Yonca's Journey: From Panic to Triumph in Istanbul's Grand Bazaar

Aug 4, 2024 · 17m 59s
Yonca's Journey: From Panic to Triumph in Istanbul's Grand Bazaar
Chapters

01 · Main Story

1m 44s

02 · Vocabulary Words

14m 13s

Description

Fluent Fiction - Turkish: Yonca's Journey: From Panic to Triumph in Istanbul's Grand Bazaar Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/yoncas-journey-from-panic-to-triumph-in-istanbuls-grand-bazaar/ Story Transcript: Tr: Yonca, güneşli bir...

show more
Fluent Fiction - Turkish: Yonca's Journey: From Panic to Triumph in Istanbul's Grand Bazaar
Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/yoncas-journey-from-panic-to-triumph-in-istanbuls-grand-bazaar

Story Transcript:

Tr: Yonca, güneşli bir yaz günü, İstanbul'un hareketli ve renkli manzarasında, kendini kaybolmuş hissetti.
En: On a sunny summer day, Yonca felt lost amidst the bustling and colorful scenery of Istanbul.

Tr: Her adımında, Grand Bazaar'ın kalabalığı ve gürültüsü ona daha da yaklaşıyordu.
En: With every step she took, the crowd and noise of the Grand Bazaar seemed to draw closer to her.

Tr: Kalbi hızla atıyordu, nefesi daralıyordu.
En: Her heart was racing, her breath was short.

Tr: Geçmişte yaşadığı travmatik olay, kalabalık yerlerde ona zorlu anlar yaşatıyordu.
En: The traumatic event she had experienced in the past made it difficult for her in crowded places.

Tr: Ama kardeşi için mükemmel mezuniyet hediyesini bulma kararlılığı onu buraya getirmişti.
En: But her determination to find the perfect graduation gift for her sister had brought her here.

Tr: "Derin nefes al, Yonca," diye düşündü.
En: "Take a deep breath, Yonca," she thought.

Tr: "Sen güçlüsün."
En: "You are strong."

Tr: Yonca bir tezgâhtan diğerine geçerken, baharatların yoğun kokusu burun deliklerini yakıyordu.
En: As Yonca moved from one stall to another, the intense scent of spices burned her nostrils.

Tr: Renkli örtülerin, çanakların ve mücevherlerin arasında adım adım ilerliyordu.
En: She walked step by step among the colorful cloths, bowls, and jewelry.

Tr: Ama her an, kalabalık daha da artıyordu.
En: But the crowd was growing denser by the moment.

Tr: İnsanların arasından geçerken, sanki dar bir tünele sıkışmış gibi hissediyordu.
En: As she moved through the people, she felt as if she were trapped in a narrow tunnel.

Tr: "Tüm bunlar sadece kafamda," dedi kendine.
En: "This is all just in my head," she told herself.

Tr: Ama bedeninin ona ihanet ettiğini hissetti.
En: But she felt as though her body was betraying her.

Tr: Elleri titriyordu, terliyordu.
En: Her hands were trembling, she was sweating.

Tr: Bir süre durup elini kalbinin üstüne koydu, derin nefes aldı.
En: She paused for a moment, put her hand over her heart, and took a deep breath.

Tr: Panik atak her an başlayabilirdi ama kardeşine en özel hediyeyi almak istiyordu.
En: A panic attack could start at any moment, but she was determined to get the most special gift for her sister.

Tr: Bir köşeyi döndü, o sırada gözüne bir dükkan ilişti.
En: She turned a corner and noticed a store.

Tr: İçeride, onu çeken bir şey vardı.
En: Inside, something caught her eye.

Tr: Küçük, mavi bir vazo.
En: It was a small, blue vase.

Tr: Yonca'nın hemen dikkatini çekti.
En: Yonca was immediately drawn to it.

Tr: Bu, kardeşi için mükemmel bir hediye olabilirdi.
En: This could be the perfect gift for her sister.

Tr: Ama o sırada kalbi adeta yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı.
En: But at that moment, her heart started pounding as if it would burst out of her chest.

Tr: Nefesi kesiliyordu.
En: Her breath was shortening.

Tr: "Biraz sabret, Yonca.
En: "Hold on a little longer, Yonca.

Tr: Vazoyu al, sonra çıkabilirsin," dedi kendi kendine.
En: Get the vase, then you can leave," she told herself.

Tr: Tüm gücünü toparlayarak dükkana girdi.
En: Summoning all her strength, she entered the shop.

Tr: Satıcıya işaret edip vazoyu almak istediğini söyledi.
En: She signaled to the vendor that she wanted the vase.

Tr: Satıcı onu anlamış gibi gülümsedi ve vazoyu paketlemeye başladı.
En: The vendor smiled as if he understood and began to wrap the vase.

Tr: Yonca'nın başı dönüyordu, sanki dünya onun etrafında dönüyordu.
En: Yonca's head was spinning, as if the world were revolving around her.

Tr: Paketi alıp dışarı çıktığı anda, tüm gücü tükenmişti.
En: As soon as she took the package and stepped outside, all her strength was gone.

Tr: Dizlerinin üstüne çöktü.
En: She collapsed to her knees.

Tr: O sırada, oradan geçen bir adam ona yardım etmek için durdu.
En: At that moment, a man passing by stopped to help her.

Tr: "İyi misiniz?"
En: "Are you okay?"

Tr: diye sordu endişeyle.
En: he asked with concern.

Tr: Yonca sadece başını sallayabildi.
En: Yonca could only nod.

Tr: Adam ona su verdi, oturması için bir yer buldu.
En: The man gave her some water and found a place for her to sit.

Tr: Bir süre sonra, Yonca biraz kendine gelince, derin bir nefes aldı.
En: After a while, as Yonca started to feel a bit better, she took a deep breath.

Tr: Bu olay ona bir şey öğretti.
En: This incident taught her something.

Tr: Kendi sağlığını ihmal edemezdi.
En: She could not neglect her own health.

Tr: Evine döndüğünde, ailesine her şeyi anlattı.
En: When she returned home, she told her family everything.

Tr: Onlar da endişelenmişti ama onu içtenlikle dinlediler.
En: They were worried but listened to her sincerely.

Tr: Sonunda, profesyonel yardım alması gerektiğine karar verdiler.
En: Eventually, they decided that she needed to seek professional help.

Tr: Yonca, güçlü biri olmanın, yardım istemekle ilgisi olduğunu anladı.
En: Yonca realized that being strong meant understanding when to ask for help.

Tr: Ertesi gün, kardeşi mezuniyet hediyesini açarken, Yonca'nın gözleri doldu.
En: The next day, as her sister opened her graduation gift, tears filled Yonca's eyes.

Tr: Onun mutluluğunu görmek, çektiği tüm sıkıntılara değmişti.
En: Seeing her sister's happiness made all the struggles worthwhile.

Tr: Ama en önemlisi, artık kendi sağlığını ve mutluluğunu da gözetmek zorunda olduğunu biliyordu.
En: But most importantly, she now knew that she had to take care of her own health and happiness too.

Tr: Bu, Yonca'nın yeni bir başlangıcıydı.
En: This was a new beginning for Yonca.


Vocabulary Words:
  • felt lost: kaybolmuş hissetti
  • bustling: hareketli
  • scenery: manzara
  • noodles: kalabalık
  • traumatic: travmatik
  • determination: kararlılık
  • nostrils: burun delikleri
  • trapped: sıkışmış
  • betraying: ihanet ettiğini
  • trembling: titriyordu
  • collapsing: çöktü
  • concern: endişeyle
  • sincerely: içtenlikle
  • seek: araştırmak
  • health: sağlık
  • happiness: mutluluk
  • new beginning: yeni bir başlangıç
  • dense: yoğun
  • ashes: nefes
  • step: adım
  • vendor: satıcı
  • collapsed: çöktü
  • spin: dönmek
  • neglect: ihmal etmek
  • understanding: anlama
  • determined: kararlı
  • caught: çeken
  • summoning: toparlamak
  • head: baş
  • struggles: çektiği hesap
show less
Information
Author FluentFiction.org
Organization Kameron Kilchrist
Website www.fluentfiction.org
Tags

Looks like you don't have any active episode

Browse Spreaker Catalogue to discover great new content

Current

Podcast Cover

Looks like you don't have any episodes in your queue

Browse Spreaker Catalogue to discover great new content

Next Up

Episode Cover Episode Cover

It's so quiet here...

Time to discover new episodes!

Discover
Your Library
Search